2 Ocak 2016 Cumartesi

Nekropsi'nin 2 Şubat İKSV Konseri | Savaş Çağman

Nekropsi, 2012’de Seattle’lı müzisyen ve yapımcı Randall Dunn ile MİAM'da bir EP kaydetmişti. Bir yıl boyunca sürecek ve “Aylık Nekropsi” adını taşıyan bu çalışmanın ilk ürünü Aralık ise yılbaşından önce yayınlanmış. İkinci çalışma ise İKSV Salon konserinden hemen önce http://nekropsi.bandcamp.com adresinden sevenleri ile buluştu bile. Bu konsere muhakkak gidilmesi lazımdı…
Ramones’in blitzkrieg diye adlandırdığı saldırı halindeki enerjik patlamalı bölümler, ezgisel bölümler ve oldukça minimal yapılar, ritimsel zenginlikler, Nekropsi işte dedirten düzenlemelerle karşılaşmak için soluğu Şişhane yokuşunun bitiminde aldık. Gişedeki görevlinin sadece 3 bilet var ve daha çok kişi bekliyor endişesini pekiştirecek bir izleyici yoğunlu var.
Sesler ufkumuza bir Molotof kokteyli atan Mi Kubbesi'ni 1995'te yayınlayan ve aynı yıl Roxy Müzik Günleri'nde en iyi avantgarde grup seçilen Nekropsi, ikinci albümleri 10 Yılda Bir Çıkar'ı 2005'te, son albümleri ise Nekropsi 98'i, 2010'da yayımladı. 90’ların sonunda Zen, Replikas gibi onlarda yepyeni bir avangard duruşun havariliğini yapmaya başlamıştı. Ankara’da Elma konserinde ilk sahneyi alan ve sahneyi Replikas’la paylaşan grubun gücünü hala hissediyorum. Çok erkencilerdi, yeni yeni anlaşılıyorlar ve hakkettikleri değerin ne yazık bence hala almıyorlar.
Mi Kubbesi adlı ilk albümleri 1995'te yayımlamasından bu yana Nekropsi sıkı takipçilerine hep doyurucu bir ses şöleni sunmaya devam eder.  2 Şubat gecesi İKSV Salon sahnesinde de pek değişen bir şey olmadı. Virtüözlük ustaca kurgulanmadığında yavan bir sirk gösterisidir. Pek çok Rock grubu bu kuyuya düşer. Nekropsi onlardan hiç olmadı…
Nekropsi dinlemek saf tutmak gibidir; onlarında çokça yararlandığı stat kültürü, politik holiganlık, Türkiye’de 30’lar sonrasının ortak biliçaltı, totoliterizmin koyu gölgesi, IKSV konseri sırasında grubun kullandığı afiş estetiğinde yine kendini gösteriyordu.
Nekropsi, müzik serüvenine Trash Metal ile başlayıp deneyselin ve performans art’ın sınırlarına varan bir mecraya dek erişmiş bir grup. Onun adını Replikas, Zen gibi doğaçlama ve Türk Müziğinin motiflerinden yararlanan İstanbul’daki 1990 sonu ilk öncü deneysel Rock kervanına katabiliriz.
Nekropsi İKSV’de onları sabırsızlıkla bekleyen seyircileri Musorgski’nin “Bir Sergiden Tablolar” isimli klasik müzik eseri ile karşıladı. Bu parçanın kullanımı, sahne üstünde izleyenleri ufuk çizgisi ve deniz dalgaları altında bırakan bir video art çalışması sunulması, onların görsel sanatlara da elini değen yaklaşımlarının altını çizer gibiydi.
Nekropsi hemen tüm konserde gitarın telli olanakları yanında, kullandıkları prosesörlerle synth sesleri de yaptıkları müziğe dahil ediyor. Konserde ilk iki parçanın performansında bu yeni kompozisyon anlayışlarının ürünü, ışıklı, tekrarla dayanan minimal yaklaşımlarını gözlemlemek mümkündü. 
Sahneye yinelenen bir ezginin sonrası çıkan grup, ilkin çok basit bir davul bas kombinasyonu ile çalmaya başladı. Sadece gitarların e-bow yardımı ile yaylı veya synth orga dönüştüğü bu parçada, minimal olana, süzülmüş ve rafine olmuşa bir selam duruş gibiydi.
İkinci parça olarak çaldıkları 4/4 kaydı dört ayrı noktada yapılıp mikslenmiş yeni sayılacak bir Nekropsi şarkısı; grubun InSitu yani yerinde, mekânla birleşen işlerine iyi bir örnek oluşturuyordu. Nekropsi’nin minimalden maksimale izlenmesi baş dönme hali yaratan müziği, Knocking On Heaven’s Door’u sıkıştırdıkları bir bestelerinde “Knock! Knock!” halini almış, pastiş ve pseudo-cover yaklaşımın çağdaşlığı grubun düzenleme ve yaratma gücüne hayran bıraktı. Kapısını çaldıkları Rock ve Türkiye’deki ses geleneği, Nekropsi grubunun virtüözlüğü içinde oyuncaklı bir hal aldı diyebiliriz.
Yetkinliğe değil, performansın içindeki yaratım fikri ve saf duyguya işaret eden, Rock müziğin aynı sıkıcı temcit pilavına değil daima yeniliğe yönelen, imbikten süzülmüş, süzüldükçe lezzeti artmış müziklerine doymak mümkün değildi. Hatta beden bilinci gelişmemiş şuursuz izleyiciler ve İKSV’nin insanı buz gibi donduran havalandırma sistemine rağmen… Nekropsi’nin iz sürücüsü olmaya devam etmek niyetindeyiz, çünkü onlar bizi hep keşfedilmemişin coğrafyasına götürüyor…