2 Ocak 2016 Cumartesi

Mutsuz Kadın | Savaş Çağman

Öncelikle dişil olanın yaratıcılığına doğrudan inanan biriyim. Dişil, pırıldayan ve şefkat doludur, ama ışığının bir de karanlığı olduğu gibi derin, zehirli, bilinmez bir tarafını da taşır. Kültürel olarak kadının baskılandığı bir toplumdayız, hatta kadının baskılanmasına gerek bile yok, o kendi kendini baskılamayı bir refleks edinir. Onun oto-sansürleri ne yapacağını bir türlü kestiremediği cinselliğidir. Dürtüleri, binlerce yılın ataerkil cenderesinde şekillendirilir. Kadınlara çizilmiş roller içinde, evlenip çoluk çocuğa karışmak bir önceki ve daha önceki kuşaklarda neredeyse bir acil çıkış kapısı haline gelmiştir. Çağımın kendi ruhunu keşfetmiş, kalıpların kafeslerin içine sığmayan özgür ruhlu pek çok kadınıyla da karşılaştım. Ama onlar zaten mutlu ve güzel kadınlardı, aralarında ne güzel yaş almış, parıldayanlarını da gördüm. Sorunumuz zaten o kadınlar değil, sevilmemiş, sevmemiş, cinselliği ile ne yapacağını bir türlü çözememiş, iyi yaş alamamış kadınlar. Onlardan öyle çok var ki! Anaçlığı, iyi insanı oynarken hasis, kırıcı, incitici ve her şeye yekten düşmanlar aslında. Onların arasında iş kuranları da var, evde oturup oğulları ve kızlarının hayatlarını karartmaya yeminlenmiş olanlar da... Hep sormak istemişimdir "o kadar mutsuzken nasıl hizmet sektöründe yer alabilirsin ki?" Geçen yaz namı değer bir kafe işletirken, o mutsuz kadınlardan iki tane tanıdım. Onlara bakıp "yahu çirkin olmak suç değil, herkesi seven biri çıkar" demek isterdim hemen hemen her gün. Her şeyi bilmek, başarılı olmak, seçkin olmak, kolay kadın olmamak zorundaydılar. Sırtlarındaki yükü anlıyorum, ama her şey bu kadar da zor değil. Tam bu konuda karmam tamam oldu derken, başka bir kafe deneyimi ile karşılaştım. Toplumun ona emreylediği kafese gönüllü girmiş, çocuk yapmış, sonra boşanmış mutsuz bir kadın daha. Kurduğu şefkat oyununu bilmeden bozmuşum. Kadın olmak ona unutturulduğu için sadece anne olmayı biliyor, herkesin annesi olmayı oynuyordu. Gören gözlerle bakanlar ona sadece üzülür. Mutsuzluğu yüzünden etrafına kendini ısıtsın diye insanlar yığarken hasisliği ona anımsatıldığında, iyi insanı oynamak zorundaydı. Anlıyorum. Sadece üzülüyorum, ne yazık en kötü özelliğim insanlara ne olduklarını anımsatmak. Ve insanlar gerçeği sevmez. Acaba karmam tamam oldu mu? Ey Boddhisattva beni mutsuz kadınların şerrinden koru bir yol, üç kere amin... 24-06-2015 Istanbul