2 Ocak 2016 Cumartesi

Bahçende Kaç Ağaç Var? | Savaş Çağman

     “Bahçende kaç ağaç var, aslında bilmiyorsun?” 
     Söylediği buydu tastamam, yüzüm düşmüştü. Anladı memnuniyetsizliğimi. Gülümsedi bilgece, konuşmadan önce. Sayamadığından değil, ilgilenmediğinden, dedi. E ne olmuş der gibi omuz silktim. İkinci tümcesi sanırım daha yaralayıcı olduğundan. Bahçeni tarif etmeliyim biraz burada; ıhlamur, kiraz, falan filan… İnsan bildiğini tarif eder, ben biliyor muyum bahçemi? Aslında haklı, bihaberim. Ihlamur nerde? Nefes aldığı yaprakları ne renk? Kiraz beyaz çiçekli mi? Daha bir sürü belirsiz şey. El yordamıyla tanımak da olabilir. Ama kolay değil, her gün gördüğün bir şeyi tanımak…
     Hatırlamak için gözlerimi kıstım. Kırık fayanslı boş havuz, yanında bodur şimşirler. Bunu hatırladım kolayca. Sonra dalları havuza doğru eğilmiş çam ağacı canlandı zihnimde. Solda bir tane daha, eder iki. Gözlerim kapalı hatırlamaya zorlanarak sayıyordum; bir, iki, üç… Gözlerimi sevinçle açıp beş dedim. Bahçemde beş ağaç var. Emin misin der gibi bakıyordu. Bir şey demiyordu. Bekledikçe emin olduğum sayı bir eksildi, bir çoğaldı. Sonunda emin olmadığım açığa çıktı.
     Ağaçların sayısında karar kılmaya çabalarken, sözümü kesti. Tamam, o zaman diyordu, madem hatırlamıyorsun, bahçenin duvarlarını anlatsan ilkin, dedi. Ağaçlara odaklanmışken duvar da nereden çıkmıştı. Duvar ne işe yarar bilir misin? İkiye taksim eder. Hem sordu, hem cevaplamıştı bir çırpıda. Duvar denince benim aklıma güven duygusu gelir dedim. Nedenini sordu. Çünkü yüksektir, dedim. Çocukken güvenle bu bahçede oynadığımı, duvarların sınırladığı bu alanda nasıl da huzur içinde olduğumu anlattım. Dudak büktü. 
     Duvar seni hep korudu mu diye sordu. Duvar esarettir, duvar korkak yapar gibi bir basmakalıp şey söylemeliydi. Eğer deseydi o zaman hemen lafı yapıştıracaktım… Ama dedim, duvar olmasa bahçe de olmaz. İşte şimdi ikiye taksimi anladım, dedi bilgece gülerken. Sen bahçende kaç ağaç var bilmezken duvarı biliyorsun sadece… Bazıları sınırlara odaklıdır. Bu çok şaşırtıcı değil aslında. Bir süre sessizlik oldu, sonra acelesizce sormaya başladı.
     Duvara bakıyorum, soruyor kıyasıya, sana ait bahçende neler var? Sayıyorum, ama beni durduruyor. Hissetmiyorsun, hatırlamıyorsun diyor. Hayır. Bir şey daha diyorum. Hayır. Allak bullak olana dek, her dediğim çürüyene dek, savunma mekanizmam yerle bir olana dek, soruyor, soruyor, soruyor. Sonra bakıyor, yanıtsız ve bomboş gözlerle ona bakıyorum, anlatmaya başlıyor; 
     Bazen iki göze rağmen görmeyiz. Soruya bakma, sorunun amacına bak. Hatırlar mısın çocukken geceler ne kadar büyüleyiciydi? Tadına baktığın her şey bambaşkaydı. İlk tattığın o kırmızı kiraz, hatırlıyor musun? Sonra yıllar geçti, şimdi kiraz o ilk kiraz gibi değil. Diyorsun ki, yetiştirilme koşulları, bozuyor tadı suni olan her şey. Aslında meyvelerin tadı hiç değişmedi, sadece köreldin. Sonra ilk kez gördüğün binalar, işittiğin bir şarkının ilk sözleri, ilk heyecanlar sence hepsi neden değişti. Aslında senin halin değişti. Geri çağıramadığın, unutulmaya yüz tutan ilk deneyimler. Geri çağıramadığın için göremiyorsun, tadamıyorsun, işitemiyorsun. O yüzden görüyor muyum, tadıyor muyum, işitiyor muyum, yaşıyor muyum demen lazım.
     Bahçeye gelince, o senin her gün tanık olduğundur. Peki, tanıklığının bir değeri var mı? Ya da sen tanıklığına bir değer biçiyor musun? En önemlisi tanık olduğunun farkında mısın? Eğer her gün tanık olduklarına körleşmeye başlarsan, bil ki senin yerine başkaları görmeye başlar. Derler ki o kiraz var ya kırmızı değil mor. Bir kitaba da yazarlar belki bunu. Herkes ona mor der. İtiraz edesin gelmez. Çünkü senin yerine yaşarlar. İtiraz edebilmelisin. Çünkü en iyi bildiğin sensin. Ama bunu fark etmezsen, başkalarının gördüklerine baka baka, görmeyi unutursun. Bazen görmek başkasının kelimeleri ile olur; ne olur kelimelerle görme, gözünle gör. Başkasının gözü, başkasının kulağı olmaya bayılır insanlar. O zaman kendi deneyimin olmayan şeyler senin deneyimin sanırsın. Tatmadığın meyvenin tadından haberdarsın, ama sonuçta tatmadın. 


     Bahçene gelince. Nedir bahçe? Orman mıdır? Tabiî ki değil. Bahçe senin doğadan ödünç aldığın, duvarla çevirdiğin, ilgilendikçe ehlileşen, ilgilenmedikçe aslına dönen bir kesittir. Sen onu duvarla ayırdın, hem gözlerden, hem düşmandan, hem de asıl ait olduğu parçadan. Bahçende ne var ne yok, duvarla ayırdığın anda o yabancı olmaktan, yabanıl olmaktan çıkar. Ve işte sen o yüzden ona körleşirsin. Bilmezsin bahçende kaç ağaç var? | 2014 İstanbul