2 Mayıs 2016 Pazartesi

Fenafillah | Savaş Çağman

Şimdi dört yıl tamam oldu. Ne yapacağım? Yanıtım sessizlik. Çünkü yanıtım kapkara bir çukur. Yanıtım bir kuyu. Bir şey yapmayacağım, yapacak gücüm yok, yapsam da sonucu olacağına inancım yok... Bu aşktan bana ödünç kalan bu; eylemsizlik... Bazı aşklar tek kişiliktir, ki o aşklar başından sonuna karşılıksız kalacaktır. Bazılarından sevgili olmaz; ben onlardanım. Kabul ettim artık. Kapılarım kapandığında, bahçemde bir başıma kalacağım, sadece ıhlamurlar, suya değen söğüt dalları arasında. Hikayem başından böyleydi; bir umutla debelendim. Var mı hayatımı paylaşacağım bir yol arkadaşı diye sordum. Herkesle aynı umuda sahip oldum; ama insan aslı görünce taklidin ne yararsız olduğunu anlıyor. Ve sen aslı'm, astar'ım, kızıl kez kumralım, sürünceme'm, gün görmüşüm, Balkan'ım, yeşil gözlü çiğ sürmedan, valla fena halde aşk, valla fenafillah! demiştim çağırarak... Sen geldin, her şey değişti; sığındığım masallar bitti, kendime söylediğim yalan son buldu. Başkası oldum, kendimi unuttum, şimdi hayat yoluna kendimi bulmak için değil, kaybolmak için çıkıyorum...
Bu gün dört yıl tamam oldu; geriye ise kalan ömrüm'dür, sanırım sensiz olacak, sessiz olacak, sana aşık kalarak olacak. Sensiz bir an'ım dahi olmasın isterdim, sensiz uyuduğum, sensiz uyandığım günlerim var şimdi. Sanma ki sadece acı'sın bana; aslında kalbimde, ruhumda iyileştirdiklerin de var. Bir sorunun cevabı gibi gelmiştin; öyle biri var mı? Varmış! Varsın! İyi ki varsın! Bu gözler seni gördüğü için minnettar... Resmini yüreğime astım. İsmini nefesime yamadım. Fırtınam dindi nihayet, bu kalan ömrüm'dür. Sevgilisin, sevilen hiç olmadım, olsun varsın; bu kalan ömrüm'dür. Şimdi bu can seni mihrap eylesin. Bu can sana nefes alsın. Bu can pervanen olsun, yansın. Kül olsun, külden ibaret olsun; bu kalan ömrüm'dür. Artık şiirin kendisisin sen, yekpare aşksın, artık bu can sensiz, bu can sana rağmen, sana muhalif sevecek seni, taaf edecek aşk minberini, işte bu kalan ömrüm'dür. Vefan yok, insafın yok, bağrın mermer, ama ne yapsam da karanlığına, kötülüğüne, zalimliğine bile aşığım: işte bu kalan ömrüm'dür...
Ve son söz söylenmiş; kalem kırılmış, artık ne bir kelime edilecek, ne tek satır yazılacak gibi susuyorum. Binlerce düşmüş melek öptü bu dudaklar, Ayn Sof'un karanlığından öptü, en karanlık yerde sadece ışık gördüğünde o senin gülüşündeydi, ondan sonrası nasıl bir ömrüm olabilir ki? Işığı bir kez tanıyanlar karanlığa geri dönebilir mi? Kader diye bir şey var; eğri büğrü yazısını çözemediğim. Ama bildiğim şu, biz ne yaparsak yapalım benim biricik sevdiğim; nihayetinde su ateş olacak, ateş ise su; işte bu kalan ömrüm'dür... | 5-10-2015 İstanbul