2 Mayıs 2016 Pazartesi

Erol Akyavaş'ı Doğru Okumak | Savaş Çağman

İkon kelimesi Eski Yunanca eikenai yani gibi olmak kökünden gelir. Resim sanatının, hemen her sanatta olduğu gibi dini olanla bir mesaisi olmuştur, en azından konu babında. Burada temsil edilen, epifanik bir beklentidir; aynı putperestlerde olduğu gibi kutsalın ikona zuhur etmesi, onu kutsaması ve kendine dönüştürmesi. Epifani yani tanrısalın zuhur edişi, görünüşü sadece Hristiyanlığa özgü bir kavram değildir, ta Eski Mısır'dan bu yana objelerde uyandırılmaya çalışılan bir titreşimdir. Doğu Kilisesinde İkon, ayinleri yöneten bir araçtır, 7nci Konsül'den bu yana. İsa sadece logos/söz değildir aynı anda Tanrı'nın da görüntüsüdür. Bu cisimleşme, bir tür tanrısal bedenlenmedir. Tanrısal lütuf ikon ile kutsanır.
Hristiyanlık'ta görüntüye/görünene gösterilen saygı Tanrı'ya yöneliktir. Oysa İslam'da görüntü, resim, yontu yasaktır bir İsrailiyat geleneği olarak. Tevrat'a dek kökleri giden putkırıcılık kıskanç Yahudi Tanrısı'nın kendinden başkasına izin vermediği, en uç monoteizmi, total tekçiliğin altını çizer. Tanrı sadece kelamında zuhur edebilir hale gelir, asla yontuda veya resimde görünmeledir. Epifani bu yüzden Yahudi geleneğinde harfe ve kutsal yazılarda belirir. Harfin ve sayının büyülü anlamı Yahudi Dininde başka tür bir tasavvufu destekler; Kabala... İslam'da aynı sebeplerden Allah'ın resmedilemesinden dolayı ona ait kelamı taşıyan harf ikonlaşmıştır. Bu sebep, Ebced'e, yani harfe verilen gizil sayı anlamlarına, Yahudi Gemmatria'sı ile paralel giden bir anlayışa gebedir. İslam'da, ikon/figür sadece kelamın yansıması, harfe dönüşmesidir. Kutsal Kelam'ın aynası İslam'da Kur'an'dır ve onu oluşturan yazı formudur, nihayetinde. 
Malzeme anlayışı, akademik yaklaşımdan çok kendi yüreğini el yordamı ile izleyen Erol Akyavaş, ülkemde yanlış okunan ressamlardan biri bana göre. Onun işlerinin, yeni oluşan İslami/Muhafazakar burjuva çevresinde tamamen işaret ettiği epifani yüzünden rağbet görüyor. Oysa Erol Akyavaş, 1967 sonrası modern sanat ortamına girdiği New York'ta kendi figür geleneği ile yüzleşmiş, bunun sadece kelamı giyen harf olduğunu fark etmiş, bu anlamın peşine düşmüş bir ressamdır. Onun sanat yürüyüşüne baktığımızda, Paris yıllarında ve sonrasında Birleşik Devletler'e uzanan macerasında Sufi bir duruştan çok, içinden çıktığı kültürün ifade anlayışı ile çağdaş sanat içinde durmaya çabaladığını görürüz. Onu benzersiz yapan da budur işte...