7 Haziran 2016 Salı

Göçmen Kuşlara Mektubum | Savaş Çağman

Uzun süre ya da kısa, kimi gelip geçen, kimi kalıcı olduğunu iddia eden, göç yollarının sürülerinde kanat çırpan, ya da her mevsime inat tek uçan, siz göç yollarınızda yalnız bir ağaç olduğumu hiç görmediniz. Benim sürüm olmadı, yekpare bir mavilik altında, bir kayaya kök verdim, kıpırdamadan yapayalnız bekledim.  
Dallarımda dinlendiniz, tamam teşekkür. Ama sizi sevdiğim gibi sevmediniz... Çünkü ben sizin kanatlarınızı sevdim, köklerime inat. Sevincinizi sevdim hüznüme inat. Sizi sevdim, hep tüm yürekle kaderime inat. Gelip geçeceğinizi bilip de sevdim... Sevdim, sevmekten başka bir şey bilmeyerek... Hatta size rağmen sizi sevdim...
Ben söğüt değilim, ne de meşe kadar heybetli, zeytin gibi bereketli, ben acı iğ biçimli meyveli isimsiz, yalnız bir ağacım. Benim meyvem tatlı olmadı hiç, çiçeğim güzel olmadı, kabuğum kolay kurudu, hasreti baharın hep beni can elimden vurdu... Ne sabrı bildim, ne beklemeyi, delikanlıdan gençtim, ihtiyardan eski...
Hiçbiriniz sormadı nedir yaprağımdaki kımıltı? Nedir umudum, Nedir mevsimim? Kuruyor muyum? Açıyor muyum? Hiçbirinizin haberi olmadı. Sadece yol üstünde dinlenecek bir dal oldum, oyunu bozmadan. 
Siz mükemmel olun kanatları alacalı güzel sevgililer. Ben her teleği uğur için saklamadım, kaderimin tekrarına kanıt topladım. Tepe başı bir yalın bir ağaç oldum, gecem rüyama düşman, bildiğim kadarıyla, dilim döndüğünce fısıldadım en afilsinden elveda'yı. 
Şimdi son birkez filizim yeşilken açacağım... Dallarımda kim konaklarsa konaklasın şikayetsiz, göç yollarına bakıp yaprak sallayacağım. İğ biçimli buruk meyvelerim, solgun çiçeklerim var; belki hiç sevilesi değilim. Ah çocuk ah mesele bu değil ki? Kökleri ile kara bir taşa tutunan bu umut beni yeşerten... Ne filizim artık, ne büyüdüm, sadece rüzgarda bir tohumum...