2 Temmuz 2016 Cumartesi

İki | Savaş Çağman

İki Temmuz, iki gündür sabahı sabah ediyorum; suçlusu Ramazan davulu değil elbet... Düşünceler... Düşünceler... Bir'lik içindeki İki'likler. Tüm o ruhani şeylere temasıma rağmen hala şu sahip olma, yenme, kazanma hırsım. Hala hınç, hala ego... Utanıyorum...
İki Temmuz, ne çok anlam barındırıyor. Tammuz yazın ve ölüp dirilmenin tanrısıydı İki Nehrin arasında. Ki iki nehrin ortasındaki ülkeye Mezopotamya deniyor. Her türlü güzel şeyin evcilleştirildiği, her türlü fanatizmin beşiği. İbrahim, orada Ur şehrinde doğdu ve Ur'dan çıkıp Rab'ın emriyle halkının babası oldu. İbrahimi Dinler o iki ırmağın arasından solukla oluştu. O soluk can da yaktı, kanat da taktı, hayat da verdi, bazen de en büyük kötülüklere gebe kaldı...
Şu an Güneş, Yengeç Burcu'nda, Yengeç Burcunun yıldızı Ay, ve onun sayısı da İki... Tesadüf mü bu? İki Temmuz otuz beş canın diri diri yakıldığı bir gün ülkemde. Hep iki olmalar bunlar bir olamamalar. Diğerini ötekileştirme, o kavuşmadan yan yana akan İki Nehir gibi. Birleştiğinde nehirden fazlası olacak iki nehir...
Şimdi biliyorum ki sadece bir var, iki dediğimde ise başlayan sadece acı. Öyle bir şey yerleştirilmiş ki içimize ben ve o diye ayırıyor her şeyden, belki de sol beynimizin bir oyunu olarak. Oysa Bir'iz, hem biricik, hem aynı...
İki Temmuz, uykusuz ve tuhaf geldin. İçimde bir umut ile geldin. Çünkü her meselede bu Bir ve İki'yi anlatmak için geldin. Ama Bir'in diğer yüzünün Tekçi, birden fazlası yok diyen, kıran yıkan olduğunu da anlatmak için geldin. Bir içinde hiç olduğumuz bir yaşı olmayan bilinç. Ama Tekcilik, tek bir kitap, tek bir doğrunun yapayalnızlığı. Bu şekilde Bir, İki'nin kaynağı... Oysa asıl Bir, ki her şey ve katılacağımız şuur. Ona ne isim verdikleri çok önemli değil, bizim onun içinde kaybolup kaybolmadığımız önemli...