29 Mart 2008 Cumartesi

Vasiliyev'den Okur Yazar Göktürkler Hakkında Notlar (Söyleşi)


Vasiliyev dünyaca ünlü bir Rus Türkolog, bunun yanında Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Tarih Bölümü başkanı. Ayrıca Moskova Devlet Sosyal Bilimler Üniversitesinde de Türkoloji Kürsüsü Başkanı. Vasiliyev’in baş redaktör, eşininse tercüman olarak çabalarıyla, Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutku bu yıl Rus diline kazandırıldı. Vasiliyev göçebelerin yazılı kültürü olamayacağı yönündeki genel kanıya zıt teorisi ile tanınmakta ve Türklerin tarih içinde okur yazarlığından bahsetmekte. Yorgun bir günün ardından bizi kırmayarak zaman ayıran bu konusunda uzman bilim adamıyla Türkçe sohbet etmek bizi oldukça memnun etti.

Türkoloji alanında ne gibi çalışmalarınız var? Bahseder misiniz?
Dimitri Vasiliyev – Benim araştırma konularımı çok ortaçağ dönemiyle ve Göktürk uygarlığıyla ilgili. Her yaz ben öğrencilerimle kazı çalışmaları yapıyorum. Göktürklere ait heykelleri ve kitabeleri inceleme fırsatım oluyor bu gezilerde. Bu zaman içinde bazı koleksiyonlar oluşturmak da mümkün oldu. Bu konu üzerine de birkaç kitap yayınladım. Yani Yenisey kazısında çıkan bir kitabeyle ilgiliydi. Bunun tanında TİKA tarafından desteklenen ve Radlov’un Orhun abidelerini kalıpları ve yeni kopyaları da var bu çalışma kapsamında. Arkeologlarla iş birliği yapıyorum. Arkeoloji araştırmaları alanına ait de Göktürk tarihine ait maddi kültür eşyalarını inceliyoruz. Bir de şimdi Türkiye’de yapılan bu Türk Kültürü Kongresine katıldım.

Atatürk’ün Nutku’nun Rusça’ya çevrilmesi konusunda bir çalışma yürütüldü. Bu konu hangi aşamada? Yayımlandı mı bu eser?

Dimitri Vasiliyev – Birkaç gün önce benim için çok önemli bir olay oldu. Türkiye’de ilk defa Rusça’ya çevrilen Atatürk’ün Nutku’nu yayınladık. Atatürk Araştırma merkezi tarafından bu yayını gerçekleştirdik. Tercümanlar olarak Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsünün uzmanları iştirak etti bu çalışmaya. Dokuz tercüman vardı bu çalışmada. Tercümanların koordinatörü benim eşim oldu. Bunlar üç yıl içinde orijinal eski metinden tercüme edildi. Bu bildiğimiz yeni metinden değil. Çünkü biz akademik bir tercüme hazırlama niyetindeydik. Ben de bu çalışmada baş redaktörüm. Söylemek isterim ki benim meslektaşlarım Moskova’da bu kitabı dört gözle bekliyor.

Burada Göktürk yazısı hakkında çeşitli varyantlar olduğundan bahsettiniz ve örnekler verdiniz...

Dimitri Vasiliyev – Bu daha önceden de anlaşılıyordu ama kaynak çok azdı. Araştırma yapmak zordu. Ama şimdi arkeoloji araştırmalarımız bir hayli fazla ve inceleyecek materyal elimizde mevcut. Bunun için yeni örnekler var ve onların sayısı oldukça çok. Onun için artık kıyaslama imkanımız var. Artık daha kapsamlı araştırmalar yapılıyor.

Bu karşılaştırmaların sonucunda çıkan nedir?


Dimitri Vasiliyev – Orhun yazıtlarının dili bu son dönem iyileştirilmiş ve şiveler üzerinde bir ortak dil gibi meydana gelmiş. Ama bundan önce kabileler içinde farklı yazı varyantları da kullanıldığı anlaşılıyor. Bu farklılıklar gramer bakımından, imla bakımından bulunmaktaydı. Demek ki eski göçebe Türk uygarlığında okuma yazma çok yaygındı. Demek bu göçebelerin erken ortaçağ döneminin sanıldığının aksine kültür seviyesi çok yüksekti.

O zaman bu yaygın kanının yanlış olduğunu gösteriyor...

Dimitri Vasiliyev –
Evet. Yazan biri varsa muhakkak okuyan biri de olmalıdır. Demek ki çocuklar için bir eğitim olmalıydı bu yazıyı öğretmek için. Bence bu göçebe hayatında en atıl dönem olan kış aylarıydı ve bu aylar çocuklara okuma yazma öğretilen, eğitim verilen bir dönemdi. Kışın yurt içinde zaman geçirmek zorunda kalan göçebe bunu eğitim için kullanmış olmalı. Böylece çocuklarına hem Göktürk alfabesini hem de sözlü edebiyatı öğretiyorlardı.

Göktürklerin Şaman inancında olduğunu söylemek yanlışsa Gök-tanrıcı ya da Türkiye’de yaygın kanıya göre tek tanrılı oldukları görüşü de yanlış mı?

Dimitri Vasiliyev – Evet çünkü Göktürkler çok tanrılı bir dine sahip. Şaman ise basit insanla tanrılara arsında bir aracı olarak görülmeli. Şamanizm Göktürklerin dini demek doğru değil. Şaman yolculuk eden kişi. Taraftarı olan ruhların yardımıyla mücadele veriyor ve şerle savaşıyor. O sadece bir arabulucu. Tek tanrıcı değiller Göktürkler. Tengricilik demek onların dini için daha doğru. Şamanlara on dokuzuncu yüzyılda bazı araştırmacılar hangi tanrının daha kuvvetli olduğunu sorduklarında aldıkları yanıt ilginç. Şamanlar araştırmacılara tanrılar arasında bir savaş olduğunu söylemekteler. Örneğin bir kahramanı destekleyen başka bir tanrıyken diğeri destekleyen başka bir tanrı.

Öyleyse Göktürklerin dini yapısı nasıldı? Göktürk dini örgütlü ve tek tanrılı bir din miydi?


Dimitri Vasiliyev – Kaynaklara göre Şamanizm ait olan bütün unsurlar sadece tedavi için kullanılmış. Yani Şaman bir tür şifacı. Bunun dışında ava gidilmeden önce Şaman’a başvuruluyor, o da bir kurban sunuyor ve av bereketli geçiyor. Ama büyük dini törenlerde Kaan aynı anda baş din adamı görevini üstlenmekte. Bunun için hemen her dönemde yalnız Kaan önder ve din adamıydı. Tek başına hem din adamı hem de siyasi otorite Kaan. Bu çok ilginç. Ama aynı derecede önemli olan şu ki kaynaklara göre Göktürklere hem Çin’den Budist misyonerler, hem de Maniheist misyonerler ve hatta Nesturi Hıristiyan misyonerler misafir olarak gelmiş. Göktürkler bu konuklara karşı bir şey yapmamıştır. Onları sadece dinlediler. Misafirleri gibi ağırladılar. Çünkü göçebe toplumunda uzak diyarlardan gelen yeni bilgi çok değerli kabul ediliyordu. Bunun için başka yerlerle ilgili haberleri Türklerde vardı. Onlar Budist, Hıristiyan ya da Mani ne demek biliyorlardı. Göktürklerde tanrıların sayısı çoktu; Umay, Yer-su Tanrısı, Erlik ve hatta bir de yol tanrısı var. Kaynaklarda bu birçok tanrının ismine rastlıyoruz.