30 Mart 2008 Pazar

Bir Minyatür Kitap Tutkunu Salahova (Söyleşi)

Zarifa Salahova’yı, Ankara, Milli Kütüphanede açılan Minyatür Kitap Sergisi sayesinde tanıdım. 1932 Bakü doğumlu olan Salahova, eğitimi Rus Dili ve Edebiyatı, ayrıca Redaktörlük üzerine almış. Azerbaycan Kadınları Teşkilatın başkanlığını da yapan Salahova Kitap Cemiyeti başkanlığı gibi görevlerde bulunmuş. 1999 yılında Rusya Dilcilik Akademisi tarafından Puşkin ödülüyle onurlandırılan Zarifa Salahova ile minyatür kitaplar hakkında keyifli bir sohbet yaptık.

Minyatür kitap nedir? Neye minyatür kitap denilir?
Zarifa Salahova – Minyatür denilen adından da anlaşıldığı üzere küçük olan demek. Minyatür küçük hacimde üretilen sanat ürünleri için de kullanılan bir değimdir. Sovyetler döneminde minyatür olmanın ölçütü yüz milimetreye yüz milimetre idi. Bu kitabın kapağı değil de sayfanın ölçüsüdür. Avrupa’da ise yetmiş altı milimetreye elli sekiz milimetre olarak üretilen kitaplar bu sınıfa sokulmakta. Bu standartlarda olan bütün kitaplar minyatür kitap olarak adlandırılabilir.

İlk minyatür kitaplar ne zaman üretilmiştir? Niye üretilmiştir?

Zarifa Salahova – Minyatür kitaplar dördüncü, beşinci asırda el yazması olarak yapılmaya başlanmış. Kuran’ın küçük ölçekte ama tam nüshasıydı bunlar. Minyatür kitapların tarihi o çağlara dek gider. Minyatür kitabın yararlarına gelince. Önce seyahatlerde kolay taşınması diğer kitaplardan farkıdır. Rahat okunur. Az yer tutar. Bir taraftan da bunlar değerli kitaplardır. Çünkü minyatür kitaplar az adet basılır. Mesela bir kitaptan söz edeyim, bir bestekar var bütün şarkılarının yer aldığı bir minyatür kitap bulunmakta. Altı yüzden fazla sayfası olan bu kitaptan dünyada beş tane var. Sergide yer alan iki milimetreye iki milimetre ebatlarında bir kitap bulunmakta, o kitaptan dünyada sadece elli tane var. Siz düşünün elli yıl sonra o kitapların değeri ne kadar artacak.

Minyatür kitaplar ne gibi konularda basılmakta?

Zarifa Salahova – Hemen her konuda minyatür kitap basılmış. Edebiyat en önemli, sonra 1841’de New York’ta Shakespeare’in tüm eserleri basılmıştı. Dünya edebiyat klasiklerinin neredeyse tümü minyatür kitap olarak basılmıştır. Bunun dışında ünlü ressamların resimlerinin bulunduğu kitaplara da rastlanabilir. Sergide mesela Ali Şirnevai’nin “Ferhat ve Şirin” bulunmakta, çok ilginç bir kitap. Bunun dışında şiirler, yemek tarifleri, sanat, siyasi kitaplar, dinsel metinler, kutsal kitaplar hepsi için minyatür kitap örneklerine rastlanabilir. Amerika Birleşik Devletlerinde bulunduğumda daha ilginç konularda da minyatür kitaplara rastladım. Örneğin burçlar hakkında olanlar vardı. Bunun dışında özlü sözlerin yazıldığı kitaplar da vardı. Bunlar daha geniş topluluklara hitap eden popüler konularda olan kitaplardı. Hoş illüstrasyonlarla bezenmiş kitaplardı bunlar. Rusya’da ise genelde minyatür kitaplar ünlü edebiyatçıların tanınmış eserleri ya da külliyatı olarak basılmaktadır. Puşkin’den başlar hemen tüm Rus klasiklerinin minyatür kitapları bulunur. Balzac, Lord Byron, Jack London ve daha aklınıza gelen hepsinin minyatür kitap olarak bulmak mümkün.

Diğer ülkelerde de bu tarz kitapların koleksiyoncuları var mı?
Zarifa Salahova – 1983’te Amerika Birleşik Devletleri’nde Minyatür Kitapları Sevenlerin Cemiyeti kuruldu. Bu cemiyetin üyeleri Japonya’dan Avrupa’ya pek çok ülkeden üyesi var bu cemiyetin. Yıllık toplantılar, seminerler düzenlerler. Yıllık bir aidatla üye kabul ederler. Her yıl ayrı ayrı ülkelerde kongreler de düzenlerler. Müzayede yaparlar, kitapları değişirler. Böyle etkinlikleri vardır.

Peki sizin minyatür kitaplara ilginiz nasıl oluştu?

Zarifa Salahova – Ben filologum, 1958’de gazetelerde çalışıyordum. Sonra şehir parti komitesinden çağırıldım. Beni parti işine dahil ettiler. On dokuz sene parti işinde oldum. Sözün kısası 1962 yılında çok yorulmuştum. Bu çalışma sorumluluğunun ağırlığı ile. Neredeyse on altı saat çalışıyordum günde. İşte o zaman düşünmeye başladım. Öyle bir iş yapayım ki kimseye tabi olmayım ve bu benim kendi işim olsun. Bir gün tam benim istediğim gibi bir görev boşaldı. Gönüllü kitap severler cemiyetindeydi bu görev. Ben öyle uzun uzadıya nasıl bir iş olduğunu araştırmadım. Moskova’ya geldim. 1882 yılında Moskova’ya Kasım ayında kalmaya geldiğimde bana bir kitap gösterdiler. Bu orijinal baskı kitap Krilov’un eserlerinin küçük boyutta basılmışıydı. Ama kitabın fiyatı yirmi üç rubleydi. O dönem için çok yüksek bir fiyattı bu. Yani etin kilosunun iki ruble olduğu bir dönemde bu kitap yirmi üç ruble. Bu benim dikkatimi çekti. Çok pahalı olmasına karşın ben o kitabı almak istedim. Aynı yerde çok daha küçük ölçekli kitaplar gördüm ve bunların ne olduğunu sordum. Bunlar gördüğüm ilk minyatür kitaplardı. Bu altı kitabı aldım. Böylelikle ben bu işe merak saldım. Yavaş yavaş da bilgi edindim ve öğrenmeye başladım.

Sizin koleksiyonunuz bu dönemde nasıl oluşmaya başladı. Bu süreçten bahseder misiniz?

Zarifa Salahova – O dönemde Kitap severler Cemiyetinin nezninde Moskova Minyatür Kitap Kulübünden bu konuda bilgi almaya başladım. Ama bu kitapların çoğu satışta yoktu. O dönemde aldıklarımla diğer kitapları takas etmeye başladım. Böylece minyatür kitap biriktirmeye başladım. O dönemde bu yana, beş bin üç yüzden fazla kitap topladım, toplam yirmi üç yılda. Amerika Birleşik Devletlerinden bir katalog almıştım. Katalogda almış yılda beş bin kitap biriktirmiş birinden bahsedilmekteydi. Ama ben koleksiyonumda bu sayıya yirmi üç yılda varmıştım. Bu nasıl oldu derseniz? Yurtdışı seyahatlerinde Afganistan, Bangladeş, Çekoslovakya, Bulgaristan gibi yerlere gittiğimde vardığım ilk gün, ilk işim kitapçılara gidip bu kitaplardan sormakla geçiyordu. Bir taraftan da bu merakımı bilen kitap kulübünden dostlar bana bu kitaplardan veriyordu. Kitap Cemiyetinin davetlisi olan birçok yazar ve şair de bana bu kitaplardan getiriyordu. Düşünün o dönemde Azerbaycan’da kitap severler cemiyetinin üyesi yarım milyondu. Bunun avantajını değerlendirerek birçok minyatür kitaba ulaştım. Yani hediye olarak gelenler, benim aldıklarım ve kardeşimin dostları tarafından yurtdışından alınan minyatür kitaplar sayesinde koleksiyonum genişledi.

Ankara’da açılan sergiyi nasıl buldunuz? İlgi nasıldı? İzlenimleriniz nelerdir?

Zarifa Salahova – Türkiye’de bu sergi ilk kez düzenlendi. Ama benim Türkiye’ye ilk gelişim değil. 1991’de Bakü Kadın Teşkilatı Ankara’ya resmi olarak davet edilmişti. O gelişimizde İstanbul, Ankara, Afyon ve Antalya’da konuk edildik. Ama Ankara’yı o kadar etraflıca görme fırsatım olmamıştı. Bu defa müzelerini gezme fırsatım oldu. Minyatür kitap sergileriyle Moğolistan’da, Bangladeş’te Dakka’da, Avustralya Sydney’de, iki defa Paris’te, iki defa Moskova’da, Ukrayna Kiev şehrinde, Almanya’da Mein şehrinde, ama buradaki gibi çok yüksek seviyede bir sergi oldu. Bunun dışında Milli Kütüphane’de çok katılımlı oldu. Basının ilgisi de olağanüstüydü. Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanının da katıldığı bu sergi açılışa Tataristan Başbakan Yardımcısı ve Kültür Bakanı da iştirak etti. Bunun dışında pek çok değerli konuğumuz oldu. İyi organize olunmuş bir sergiydi. Çok memnun oldum. Özellikle basın mensuplarının konuya olan ilgisi güzeldi.

Hemen tüm koleksiyoncular için biriktirdiğinden ayrılmak zordur. Ama siz bildiğimiz kadarıyla bunca yıl biriktirdiğiniz kitaplarınızı halka açtınız. Bir bakıma koleksiyonunuzu bağışladınız? Bu nasıl bir duygu? Bize bunun hikayesini anlatır mısınız?
Zarifa Salahova – Bildiğiniz üzere, 1993’te ekim ayının onunda Azerbaycan’ın Cumhurbaşkanı olarak Haydar Aliyev seçildi. And içme merasimine ben de iştirak etmiştim. Orada cumhurbaşkanımız yetmiş dakika boyunca süren bir konuşma yaptı. Bu konuşma ülkenin geleceği hakkındaydı. Bu konuşmayı ben minyatür kitap olarak basmaya karar verdim. 1994 Bakü ve Azerbaycan için çetin bir yıldı. Bir sponsor bulmuştum o dönemde. Böylelikle bu konuşmayı iki dilde (Azerice ve Rusça) kitap olarak bastık. 1995’te bu kitap için bir toplantı oldu ve ben orada kendi koleksiyonumdan iki bin kitap nümayiş ettim. O an eğer bir yer verilirse bir müze kurabilirim ve koleksiyonumu şehre bağışlarım diye düşündüm. Bu toplantının çıkışında Haydar Aliyev’e üç kitap hediye ettik. Ben sonra yazışmalarda bulundum ama beş ay kadar hiç bir gelişme olmadı. Sonra genç bir mimarla Bakü kale içini gezelim, hangi yeri seçerseniz orada size bir müze yapacağız. O an anladım ki bu cumhurbaşkanının emriyle olur. Kale içi biliyorsunuz ki sit alanı. Tek bir çivi bile çakılması izne tabidir. Şirvanşahlar’ın on dördüncü asır saraylarının yanında bir yer seçtim. Orası boştu ve o yeri bize verdiler. Üç katlı bir bina yapıldı. 2001Nisan ayında açılışı yapıldı. Müzemizin girişine de herkes için ücretsizdir yazmak bizim için başka bir gurur kaynağı. Yılda on altı bine yakın ziyaretçi olan müzemizin ziyaretçilerin yüzde atmışı öğrenciler. Ziyaretçi defterine yazılanlar benim gözlerimi hep yaşartmıştır. Benim uğraşıma, birikimime ve kitaba duyulan bu ilgi benim ülkemin bir geleceği olduğu umudunu bende doğuruyor. Bir beşinci sınıf öğrencisi bir kız çocuğu bana bir şiir yazmıştı. Bunun dışında bana yazılmış diğer dört şiirle bunu bir minyatür kitap olarak bastırdık ve bu da Ankara sergimizde yer aldı. (gülümsüyor)