12 Şubat 2008 Salı

Anadolu Halk Şifacılığında Yerel Bitkiler veya Antik Çağdan Günümüze Bir Hermetik Geleneğin İzlerini Sürerken (Makale)

Hermetik düşüncenin ya da en bilinen ismiyle Simya ilminin genel hatları Zümrüt Tablete (Tabula Smaragdina) nakşedilmişti. Zümrüt tabletin on iki maddesinden ilki “Gerçekte, kesinlikle ve şüphesiz olarak, aşağıda ne varsa yukarıdaki gibidir, bir şeyin mucizelerini başarmak için” der. Latince metinde verum, sine mendico, certum et verissimum, Câbir’in çevirisiyle Arapça’da yerini hakken, yakînen, lâ şekke fih olarak alırken gerçekte kelimesinin altı insan yanılmasını dışarıda bırakmak için üstüne bastırılarak belirtilmişti. Burada kişioğlunun gözleri yeryüzündeki bozulmuşluktan ve kötü emarelerden, gökyüzünün mükemmelliğine çevrilirken unutmaması gereken de kulağına fısıldanıyordu; Gök ile Yer birdir! Ayrıca bu tanıt en yukarı olan en aşağıdan gelir ve en aşağı en yukarıdan gelir ifadesini de barındırır. Burada hem edilgen hem etken olabilen Aristocu materia prima (her şeyin zemini olan ilksel madde) kastedilerek gökle yer birbirine bağlanmaktadır.
Üç kere büyük Hermes’e dayandırılan ve köklerini Eski Mısır’a dek götüren Simya adını da tam bundan alır. Hermes eski Mısır’da Thot, Yunan-Roma dünyasında Hermes-Mercure, Yahudilikte İşaya, İslam geleneğinde İdris, Hinduizmde Ganesha, Anadolu’da Hızır-İlyas olarak karşımıza çıkar. Onun öğretisinin adı sonradan kara toprak anlamına gelen ve materia prima kavramını anlatan Eski Mısır dilindeki kême kelimesinden türemiştir. Bunun Arapça karşılığı el-kimiya Latincesi ise alchemia biçimindedir. Yukarı ve aşağı birbirinin aynası, birbirini tamamlayan ve birbiriyle ilgili olandır. İşte sırf bu yüzden gökte olan hareket izlenmiş ve Aristocu düşüncenin, Yeni-Platonculuğun ana konusu olmuştur. Bu izleme, ayrıca anlamlandırma gayreti Câbir’in sayesinde ve Muhyiddin İbn Arabi’nin çabalarıyla Arap-İslam dünyasına da sızmıştır.
Materia Prima, dişil olarak tanımlanır ve sonradan Kabala (Yahudi Gizemciliğinde) öğretisinde tasarlanan evrensel ağacın üzerindeki hakimiyet küresinde bulunan tanrının dişil ve her yerde olma özelliği (shekhinah) olarak tanımlanmasına zemin oluşturacaktır. Yahudi gizemciliğinde Tanrının dişil görünüşü (matrona) tasavvuf metinlerinde Tanrının yar olarak tanımlanmasıyla da benzeştir. Bu dişil yaklaşım Ay’ın kişileştirilmesinde de karşımıza çıkar. Eğer Anadolu’da Frigyalılar tarafından getirilen Trakya-İllirya kökenli Tanrı Menes bir yana bırakılırsa, neredeyse tüm Ay tanrıları dişidir ya da dişil özellikler taşır. Ay, neredeyse dünyanın her yerinde büyü, şifacılık ve Simya için aynı önemi arz eder. Yukarıda olanın salınımları (vibration) ondan süzülüp gelir, onun göğü yeryüzünü çevreler, suları, dolayısıyla yeryüzündeki batın bilgiyi yönetir. Hermetik sembolizmde yer ile göğün birbirini tamamlaması tam da işte bunu ifade eder.
Ay gezegeni antik çağdan beri dünyayı kuşatan gök kürenin dişil bekçisi olarak yorumlanmış, belki de gelgitler ve kadınların regl dönemiyle ilgisinden dolayı, onun su üzerinde yönetici olduğu düşünülmüş; su ise batın bilginin somutlaştırılması olmuştur. Ay karanlık içindeki alaca ışığın hakimidir. Bütün Ay kültleri büyü ve şifacılıkla yan yana hayat bulmuştur. Bunun nedeni de, batın bilgi üstatları tarafından daima tüm göksel etkilerin (vibration) onun egemenlik bölgesinden süzülerek dünyaya ulaşması olarak açıklanmıştır.
Ay’ın gökteki hareketi, biçim değiştirmesi çeşitli anlamlar verilerek açıklana gelmiştir. Antik çağdan günümüze Ay’ın evreleri üzerinde önemle durulur. Başka önemli bir hususta Ay’ın gökte izlediği rota, yani kameri konaklardır. Muhyiddin İbn Arabi’nin kameri konaklar çarkı, Ay’ın gökte yirmi üçüncü durağını işaret ederken Allah’ın rızk veren ismiyle ve ﺙ harfiyle simgeleştirir ve bu konağın bitkileri yönettiğini belirtir. Ay’ın gökte aldığı konum, o yüzden bir işte başarı için önemsenmesi gereken bir konum olarak sunulur. Onun yönetimindeki bitkiler, daha doğrusu onun süzgecinden geçen etkiler kolaylıkla şifacı faydanın emrine amade edilebilir. Bu gelenek kendi mantığını gökle yer birlikteliği olarak hemen sunacaktır. Aslında hermetik sınıflandırma, neredeyse sırtını bütünüyle astrolojinin eski Kalde’ye dek uzanan bilgisine dayamaktadır.
Sağaltımın başarılı olabilmesi, teşhis sonrası bu rahatsızlığın hangi bitkiyle giderilmesini bilmekte yatar. Halk şifacısı yani Otacı, bitkileri yöneten gezegenleri (yıldızları) bilir. Rahatsızlığın sahibi olan yönetici gezegen hastalığın da sahibidir ve hastalık bu yönetici gezegenin bitkisiyle hazırlanılacak bitki otasıyla giderilir.
Güneşin yönettiği bitkiler renk ve biçim olarak güneşe benzeyen, gündüz ve güneşli bölgelerle ilgili ve kalbi etkilediği bilinen bitkileri kapsar. Helenistik çağ gizemciliğinde Mısır kaynaklı tanrı Momphtha, güneşin yönettiği Aslan bucunun ilahıdır, ayrıca sırt, belkemiği, atardamarlar, mide, kalp, karaciğer ve bunların hastalıklarını yönetir. Muhyiddin İbn Arabî Esed (Aslan) burcunun meleğinin cömert (kerîm) olduğunu söyler, bu melek ahretin yaradılışının anahtarını taşır. Bu tanımlamayla Esed Burcunun meleği İranlıların ve Mithraizmin aslan başlı tanrısına çok benzemektedir. Anduz da denilen andızkökü (inula) bitkinin kökleri mide ağrılarına karşı kullanılır. Limonun naneyle kaynatılması da aynı sembolizmin ürünüdür. Limon, Güneş, dolayısıyla da Aslan burcunun yönetimindedir. Anayurdu Akdeniz havzası olan ve Güneydoğu Anadolu’da yabani olarak yetişen hasalban ya da kuşdili de denilen biberiye (rosmarinus officinalis) sarılığa ve karaciğer hastalıklarına yararlıdır. Karaciğerle çalışan dalak için aynı şekilde beşparmakotu (potentilla reptans) da kullanılmaktadır, bitkinin Latince isminde geçen potentilla kelimesi aynı dildeki potens yani şifalı sıfatından türetilmiştir, tesirli anlamına gelmektedir. Anayurdunun İran olduğu sanılan, Anadolu’nun neredeyse her yanında karşımıza çıkan Ceviz (juglans regia) mide ağrıları tedavisinde yararlanılan bir Güneş bitkidir. Akdeniz kökenli karanfil (dainthus) kaynatılarak çay gibi sürekli içilmesi de genelde mide ağrıları için önerilir. Anadolu’da sıkça rastlanan defne (lauris nobilis) de mide hastalıkları, özellikle gazı gidermekte etkilidir, ayrıca karaciğer hastalıklarında kullanılır. Ihlamur (tilia) Anadolu’da sıkça rastlanılan bir ağaç türüdür. Tohumları çiçekleri ve yaprakları çay gibi kaynatılarak kullanılır. Ihlamur bir güneş bitkisidir ve Aslan burcunun yönetimindedir. Bu bitki kalp çarpıntılarına, mide zafiyetine, bulantıya, kusmaya iyi gelmektedir. Bu hastalıklar için ıhlamurun çiçekleri tercih edilir. Kantaron ise (erythraea centaurium) kanamalara karşı ilaç yapımında kullanılır. Atardamarlarla ilgili Güneş burada da karşımıza çıkmakta. Anadolu’da sıkça rastlanan oğulotu (melissa) kalp çarpıntısına iyi gelmektedir. Mide hastalıkları için yapılan ilaçlara da katılmaktadır. Aynı ot da Hermetik düşüncede Güneş bitkisi olarak sayılmakta. Zeytin (olea sativa) genelde yaraların iyileştirilmesinde ve kanın pıhtılaştırılmasında kullanılan bir Güneş bitkisidir. Otacının tariflerinden biri şöyledir;

Oğulotunu kaynat, soğuk suda limonla karıştır, limonata gibi iç, bu kalbine iyi gelir...

Ay Bitkileri renk ya da biçim olarak Ay’a benzeyen, yüksek su toplama özelliği olan ve ya sulu ortamlarda yaşayan bitkilerdir. Hermanubis Mısır’da ve Helenistik Anadolu gizem tapkısında Yengeç burcunun ilahıydı; göğsü, ciğerleri, kaburga kemiklerini, dalak ve bunun rahatsızlıklarını idare ettiği düşünülürdü. Yengeç burcunun dolayısıyla Ay’ın; solunum yolları, mide, göğüsler ve rahmi kontrol ettiği de söylenir. Muhyiddin İbn Arabî bu burcun meleğinin soğuk ve nemli tabiatlı olduğunun belirtir. Seretân (Yengeç) burcu meleği bu alemin yaradılışının anahtarını taşır. Bir otacı öğüdü şöyle der;

Bol bol su teresi ye, rahim hastalıklarına iyidir...

Ay bitkisi olan su teresi (roripa nasturtium) kadında sevişme duygusunu arttırmaya, balgam sökmeye, kum dökmeye, rahim hastalıklarına karşı yapılan ilaçlarda karşımıza çıkar Anadolu halk şifacılığında. Söğüt (salix) karaciğer hastalıklarına, yürek çarpıntısına, iyi gelir, bir Ay bitkisidir, fakat bu çarpıntılar genelde kadınların çektiği regl dönemi sıkıntılarıdır. Lahana (brassica oleracea) ses kısıklığına, mide ağrılarına, besleyici güçlendirici özelliği vardır. Mısır (zea mays) mide ülserine iyidir mide sıvısını kontrol ettiği düşünüldüğü için, mısır ayrıca Satürn bitkisidir de. Papatya (matricaria chamomilla) erkeklik gücünü, göğüs tıkanıklıklarına iyi gelir. Tavşancılotu (heracleum) maydanozun etkileriyle aynıdır, mideye iyi gelir. Zambak (lilium) yüzdeki lekelere, soğuk algınlığına iyi gelir. Burada kadınların uyguladığı çok eski güzellik tariflerinde de Ay bitkilerine rastlıyoruz.
Merkür Bitkileri yaprakları ince ya da parçalı olan bitkileri ve beyni, konuşmayı etkileyen tıbbi bitkileri yönetir. İlahları; İkizlerin ilahı Herkül-Apollo; kollar, elleri ve bunların hastalıklarını, Başağın ilahesi İsis; dalak mide, bağırsaklar ve bunların hastalıklarını yönetir. İkizler omuzlar kollar, akciğerler, sinir sistemi, başak; bağırsaklar, karın ve bel kısmını da yönetmektedir. Muhyiddin İbn Arabî Cevza (İkizler) burcunun sıcak ve nemli tabiatlı (havaî) olduğunu söyler, bu melek diğer iki nitelikli (bileşimli) burçların (Başak, Yay ve Balık) hakimleri ile birlikte bedenlere hükmeder. İbn Arabî, Sünbüle (Başak) burcun meleğinin ise soğuk ve kuru tabiatlı (topraksı, yelsel) olarak tanımlar bu melek de bedenlere hükmetmektedir. Merkür bitkisi olan, ademotu ya da abdülselamotu da denilen adamotu (mandragora) ilaç yapımında ağrılarda, iç hastalıkların iyileştirilmesinde kullanılır. Otacıya göre Merkür bitkileri; anason (pimpinella anisum) gaza balgama karşı yararlıdır, baldırıkara (adianthum) mide ağrılarına, kum sökmeye yarar, dut (morus) ağrılara iç hastalıklara karşı ilaç yapımında kullanılmalıdır, fındık (corylus avellana) kalp çarpıntılarına, böbrek hastalıklarına karşı etkilidir ve erkekliği arttırır, havuç (daucus castus) daha çok ağrılara karşı yapılan ilaçlarda kullanılmalıdır, ayrıca havuç erkeklik duygusunu sevişme gücünü arttırır, ağrı ve yaralarla ilgili ilaçlarda kullanılabilir, hindiba (cichorium) mide hastalıklarına, sıtmaya, baş ağrısına, çarpıntıya iyi gelir, kediotu (valeriana) mayasıla, karın ağrılarına, sinirlere, diş ağrılarına karşı iyidir, kekik (thymus vulgaris) kum hastalığına, şişkinliğe, nefes darlığına iyi gelir, kereviz (apium graveoleus) kum hastalığına, şişkinliklere, nefes darlığına, lavanta çiçeği (lavandula) sinirlere, çarpıntıya, pekliğe karşı iyidir, maydanoz (petroselinum hortense) akıntılara, idrar darlığına, sıtmaya, mide ağrılarına, şişlere, arı sokmasına, ağız kokmasına, göz kaşıntılarına, mersin (myrtus communis) yaprağı urlara, şişlere, inmelere, uyuşukluğa, iyi gelir, meyankökü (glycyrrhia) göğüs hastalıklarına iyi gelir, nane (mentha) dölyatağına konursa gebeliği önler, ayrıca ağrılara soğuk algınlığına karşı etkilidir. Dil peltekliği ise Merkür bitkisi nane (mentha piperita) ile Ay bitkisi papatyanın (chrysanthemum segetum) balla karıştırılmasıyla elde edilen macunla iyi edilmeye çalışılır halk şifacılığında. Merkür bitkisi olan pelinin (artemisia obsinthum) bağırsak ağrılarına, inmelere, deliliğe, balgama iyi geldiği kabul edilir. Rezene (foeniculum vulgare) iç hastalıklara kullanılır. Bir otacı tarifi şöyle der;

Boğmaca için adi raziyane ya da öbür adıyla rezene kaynat, iç...
Rezene, Merkür bitkisidir. Helenistik Anadolu’da, Merkür’ün konuşma organlarını da yönettiği ve onun etkisi altında olanların hitabet gücünün yüksek olduğu düşünülürdü. Hemen hiç değişmemiş bir antik formül hala Anadolu’da uygulanmakta; boğmaca için kırlangıç kuşunun kanı akide şekerine damlatılmakta ve hastaya yedirilmekte. Bu kuş Merkür’ün yani tanrı Hermes’in hayvanı olarak saygı görürdü. Merkür gezegeninin yönettiği başka bir bitki de Anadolu’nun her yanında rastlanan sarımsaktır. Sarımsak (allium sativum) erkekliği arttırır, zihni açar, ifadeyi güçlendirir, bütün ağrılara iyi gelir. Sarımsağın halk arasında adı kırk devadır. Akasya (accacia) otacı tarafından ateş düşürmek için kullanılan bir Merkür bitkisidir. Fesleğen (ocinum basilicum) değişik ilaç yapımlarında kullanılır. Yasemin (lasminum) balgamı, safra sökme, rahim hastalıklarına karşı yapılan ilaçlarda karşımıza çıkar. Mercanköşk (origanum maiorana) bulantılara, mide ağrılarına, soğuk algınlığının tedavisinde kullanılmaktadır.
Venüs Bitkileri, güzel çiçekli, kırmızı meyveli bitkiler, cinsel uyarıcıları, kadın güzelliğinde kullanılan kozmetik bitkileri yönetir. Boğa burcunun Helenistik çağdaki ve Mısır’daki ilahı Apis boynu omuzları, Terazi burcunun ilahı Omphtha omurga hattı ve baldırları yönetir. Boğa boyun boğaz ve yumurtalıkları, Terazi böbrek pankreas ve sırtın alt kısımlarını da yönetmektedir. Muhyiddin İbn Arabî, Sevr (Boğa) burcun meleğinin kuru ve soğuk tabiatlı (topraksı) olduğunu söyler, bu melek cennetin ve cehennemin yaradılışının anahtarını taşır. İbn Arabî’ye göre Mîzan (Terazi) burcun meleği sıcak ve nemli (havaî) tabiatlıdır, bu melek de kısa ömürlü hallerin, değişimlerin yaradılışının anahtarını taşır. Anadolu geleneksel halk şifacılığında, Venüs bitkisi olan armut (pirus communis) terlemeyi önlemek için kullanılmaktadır, ayrıca tohumları ilaç yapımında değerlendirilir. Böğürtlen (rubus fruticosus) yaşlılığa, saçların kara kalmasını sağlayan bir birçok güzellik reçetesinde yer alır. Buğday (triticum) sinir hastalıklarına, yumurtalık şişmelerine karşı ilaç yapımında işe yaradığı düşünülen dişil bir tahıldır. Otacıya göre; çöven kökü (saponaia officinalis) ağrılara ve yele karşı, çuha çiçeği (primula veris) ishale, sinir bozukluğu gibi durumlarda, dulavratotu (arctium lappe) deri hastalıklarına karşı ilaç yapımında etkilidir. Elma (prius malus) besleyici ve şifalı özelliğiyle nefes darlığına, kalp hastalıklarına karşı koruyucu işlevi görür. Elmanın Venüs ile ilgisi antik çağdan beri bilinir. Eski Yunanda ve antik Anadolu’da, aşık biri sevdiğine bir elma fırlatır onun bu ilanı-ı aşkını kabul etmesini, yani elmayı yemesini beklermiş. Enginar (cyara scolymus) ter kokusu gideren bir yerel kozmetiktir Anadolu’da. Gül (rosa) suyu göz ağrılarına iyi gelsin diye kullanılır çünkü Venüs görüntüleri algılamayı da yönetmektedir. Kestane (castanea sativa) ishale, kansızlığa karşı, kuzukulağı (rumex acentosa) sarayı, baş dönmesini kusmayı önlemeye yarayan, mayasılotu (ajuga chamaeptys) egzamaya karşı ilaç yapımında kullanılan Venüs bitkileridir. Menekşe (viola odorata) karaciğer hastalıklarına, baş ağrılarına iyi geldiği düşünülen en bilinen Venüs bitkisidir. Nane (mentha) sevişmeyle, aşkla ilgilidir. Şeftali (prunus percisa) ve vişne (prunus cesasus) mide ağrılarına iyi geldiği söylenen Venüs meyveleridir. Bir otacı tarifinde şöyle denilir;

Boğaz ağrısı için vahşi menekşe kaynat, şeker ekle, sıcak sıcak iç...

Venüs de bedende boğazları boynu ve yumurtalıkları yönetir. Boğmaca için tarla pelini (artemisia campestris) yaprakları kaynatılarak uygulanır. Kara pelin bitkisiyse (artemisia atrata) Merkür tarafından yönetilir ve yine boğmaca ve boğaz hastalıklarına uygulanır, bu gezegenin konuşma organlarını yönetmesi sebebiyle.
Mars Bitkileri, dikenli bitkilerle, tadı acı keskin tatlı bitkileri yönetir. Akrep’in ilahı Tifon kalçaları, cinsel organları, seks organları, idrar yolları; Koç ilahı Amun başı, başla ilgili hastalıkları yönetir. Muhyiddin İbn Arabî, Akreb (Akrep) burcun meleğinin nemli ve soğuk tabiatlı (sulu) olduğunu söyler, bu melek ateşin yaradılışının anahtarını taşır. Arabî’ye göre Hamel (Koç) burcun meleğinin sıcak ve kuru tabiatlıdır (ateşî) ve bu melek sıfatların yaradılışının anahtarını taşımaktadır. Otacı, alıç (crataegus azarolus) baş ağrılarına iyi gelir der, Mars gezegeninin salt düşünmeyle ilişkilendirilmesinden dolayı. Aynı şekilde çam (pinus) diş ağrısına, mide üşütmesine, doğum sancısına etkili olan otanın yapımında kullanılır. Devedikeni (circium arvense) değişik, ağrı kesicilerde kullanılır. Hardalotu (barassia juncea) burun tıkanıklığı açar, göğüs ağrılarında kullanılır. Isırgan (urtica membranacca) kansere, mide ağrılarına, şişlere iyi geldiği söylenen bir bitkidir. Meşe palamudu (quercus) idrar darlığı, frengiyi gidermekte kullanılmıştır. Sinameki (cassia) egzamaya, yaralara, kabızlığa, saç dökülmesine karşı iyidir. Burada Mars erkeklerle ilgili sorunlarda karşımıza çıkmakta. İştahı ve sevişme isteğini arttırdığı söylenen soğan (allium cepa) erkekte rastlanan saç dökülmesini önlemek için de otacı tarafından uygulanır. Sümbül (hyacinthus) mideyi güçlendirir, yemek duygusunu çoğalttığı söylenir. Bu bitki adını tanrı Apollon’un yoldaşı Hyakinthos’tan almaktadır. Bu hazin öyküye göre, Hyakhintos, Taygeton dağının eteklerinde (orta Anadolu’da bir dağ) disk atmayı arkadaşına öğreten Apollon’u kıskanan rüzgar tanrısı Zephyros’un gazabına uğrar. Tanrı diski havaya atar, rüzgar döner ve ağır taş disk Hyakinthos’un başına çarpar ve genci öldürür. Delikanlının kanının döküldüğü yerdeyse yeryüzünün ilk sümbülleri açar. Bu güzel gençten dolayı, sümbül hep güzellikle, iştahla ilişkilendirilmiştir.
Jüpiter Bitkileri, yüksek düzeyde besleyici, büyük, çabuk yetişen bitkilerle karaciğer ya da damarları etkileyen bitkileri yönetir. Balık ilahı Ichthon ayakları, bunların hastalıklarını, Yay ilahı Nephte bacağın diz üstünde kalan kısmı ve hastalıklarını yönetir. Yay karaciğer kalçalar, bacak üstleri, Balık ayaklar bilekler lenf dolaşımı, duyular. Muhyiddin İbn Arabî, Kavs (Yay) burcun meleğinin sıcak ve kuru tabiatlı (ateşî) olarak tanımlar, ayrıca bu melek cömerttir, aydınlık (nûrânî) ve karanlık (zulmânî) bedenlere hükmeder. Yine Muhyiddin İbn Arabî’ye göre Hût (Balık) burcunun meleği soğuk ve nemli (sulu) bir tabiata sahiptir ve Kavs (Yay) burcunun meleğiyle beraber aydınlık (nûrânî) ve karanlık (zulmânî) bedenlere hükmeder. Otacıya göre adaçayı (salvia officinalis) ıhlamur, asma, meyankökü, baş ağrılarına iyi gelen atkestanesi (peconia corollina) Jüpiter bitkileridir. Aynı şekilde badem (amygdalus communis) öksürük gidermeye yarayan ilaç yapımında, güneşle ortak yönetilen beşparmakotu dalak hastalıklarında kullanılmaktadır. Anadolu’da sıkça rastlanan ve ağacı pek tekin sayılmayan incir (ficus carcia) ise karaciğer, dalak şişkinliği, kansızlık, basur, nefes darlığı tedavisinde kullanılır. Kanı bozduğu söylenen ve ishal yaptığı bilinen kayısı (prunus armeniaca) da bir Jüpiter bitkisidir.
Satürn Bitkileri, zehirli, uyuşturucu, karanlık bitkileri yönetir. Oğlak ilahı Anubis dizlerle bunun hastalıklarına, deriye, kemiklere, dizlere ve dişlere hükmeder. Kova ilahı Kanopis diz altı kısmı bacaklar bunların hastalıklarını, bilekler, baldırlar, kan dolaşımını yönetir. Muhyiddin İbn Arabî, Cedî (Oğlak) burcun meleğinin soğuk ve kuru tabiatlı (topraksı) olarak tanımlar, ayrıca bu melek gündüz ne gecenin anahtarını taşır. Yine Arabî’ye göre Devl (Kova) burcunun meleği sıcak ve nemli (havaî) bir tabiata sahiptir ve cömerttir, ayrıca Azamet’in dehşeti altındadır, ruhların anahtarını taşır. Satürn gezegeninin yönettiği arpa (hordeum vulgaris) egzamaya, uyuza ve kaşıntıya karşı ilaç yapında kullanılır, çünkü derinin yöneticisi Oğlak gezegenidir. Ayva (cydonia vulgaris) sindirme, kusma ve mide ağrılarına karşı, baldıran (conium) mesane taşı düşürmede, çemen (cumium syminum) doğum ağrılarında ve şişkinliklere karşı ilaç yapımında kullanılagelmiştir. Deri hastalıklarına dulavratotu (arctium lappe), insanın içini açtığı söylenen ve kurt döken eğreltiotu (nephrodium filixmas) karın ağrılarına, rahim hastalıklarına, balgam sökmesine iyi geldiği düşünülen ve Ay ile ortak bitki olan gelincik (papaver rhaeas) ile sinir bozukluklarına iyi geldiği söylenen, ayrıca zehir yapımında kullanılan güzelavratotu (atropa belladonna) da Satürn bitkisidir. Anadolu’nun her yanında rastlanan kavak ağacını Satürn, Jüpiter ile ortak yönetir. Bu ağaç iç yaraların iyileştirilmesinde kullanılmaktadır. Halk arasında döngel de denilen muşmula (mespilus germanica) ağrılara sindirim bozukluklarına, karaciğer, bağırsak hastalıklarına, karşı koruyucu olarak kullanılan sarmaşık (hedera helix) ve sıtmaya, uyuza, egzamaya, sarılığa karşı ilaç yapımında kullanılan şahtere (furmaria officinalis) de Satürn bitkileridir.
Bazen tekin olmayan bir adlandırmayla karşımıza çıkan koca karı ilaçları, aslında zannettiğimizden çok daha eski bir geçmişin izlerini taşımakta. Koca karı ya da otacı artık halk geleneği içine sızmış, kök salmış bu hermetik bilginin kaynağını anımsamamakta, onun bir uygulayıcısı, isimsiz bir neferi olmayı seçmekte, tıpkı anonim olan tüm halk sanatı ürünlerinde olduğu gibi. Yıldızname açmalar, gün düşürmeler, uygun gök konumlarına göre hazırlanan yerel ilaçlar bir bir tarihe karışıyor. Anadolu’nun bitki varlığında eksilmeler olurken, o bitkilere anlamlar yükleyen bir semboller evreni de yakın çağın alacakaranlığı içinde yitip gidiyor.