Aslında Pop hakkında yazmak alternatif işler için yazmaktan daha çok rant
ve alkış alıyor. Pop Kültür karşıtı
değilim, ama bu hafif eğlencenin çok daha derin düşünceyi kaidesinden sallamasından
ve şapın şekere karışmasından rahatsızım. Bu olanlar ne zaman oldu da, şu oldu tarihselci saptamasından daha eşzamanlı
bir zemine ihtiyacım var; neden bu iki zavallı kod arasına sıkıştık?
1980 Fay Hattı kırılması, bizi zaten
güdük olan yakın tarihten koparmaya yetti de arttı. O kısa birikim de çöp oldu.
1980 sonrası hala suya sabuna dokunamayanlar iki eğilim arasında kristalleşti; çok
engelli cinselliğinin tahnitini yapan ağlak özyıkımcı aynı zamanda narsist
gerçeklik ve yahut diğeri; ölüsevici karamsarlıktan fışkıran sulu zırtlak
komedi…
Çok engelli cinsellik sağı solu her
yanı kapsıyordu, otuzlarında geç açan kabak çiçekleri, bir Sezen Aksu
yaratıyordu; burada Sezen Aksu’yu
gerçek bir kişilik değil ikame bir kavram olarak değerlendiriyorum. Sezen Aksu’da, aynı Zeki Müren amfibiyanı gibi çift
mekanlı, çift yaşamlı bir varlık grubuna işaret eder. Gerektiği kadar radikal,
gerektiği kadar toplum önünde eğilen... Ama ölesiye tekçi, tekelci, kendine patetik
ve çözümsüzlük odaklı süsü veren… Sezen
Aksu kötücüllüğü aslında sıkça karşımıza çıkan bir kavram sadece; tuzu
kuruyken, hiç umurunda değilken ay Kürt
çocuklar yahu ikiyüzlülüğü, hep bir türbinlere oynama halleri, hedefe
giderken gerekirse faşistin eteği de öpülür eli de tavizleri, ünlü olmak ve tek
olabilmek için her şeyi dümdüz edebilmeler ve bu pervasızlığı maskelemek için
timsah gözyaşı şişecikleri ile gezmeler…
Diğeri ise pastiş eğiliminin
cortladığı: Grup Vitamin. Sadece
alay, içi boş absürtlük, amaçsızlık, boşluk, çözüm-sorun ikilemi yaşamayan,
köşe dönmeci, ruhsuz, ama bir o kadar da eğlenceli, kıkırtılı, bedeni hareket
ettiren. Ölüsevici ve Paranoyak bir kültür içinde doğmuştu bu
komedi. Meraklısına açıklarsak; bu kültür ölüsevicidir çünkü varlığını şu andaki
durum için ölmüşlere bağlayan ve bunu kutsar, paranoyaktır çünkü içte ve dışta
devamlı düşman arar, düşmanla kendi varlığını tanımlar. Bu kapkara tablo içinde
ha alim olsan ha zalim olsan ölümlü dünya
sözlerinin tanımladığı boşunalık hissi, içinden bu alaya alma hissini
güçlendirdi.
Türkiye’de çağdaş Sanat üretenler,
Kadıköy’den oldukça deneysel uzaya kafaları kadar boş peyk falan yollayan Rock
tandanslı gruplar ve o âlemin alüminyum folyo ile sahneye çıkan Sitareleri ve niceleri
ve niceleri… Bu tanım altında ya Sezen
Aksu ya da Grup Vitamin olmak
dışında üçüncü bir yolu bulamaz şekilde ağızlarında laf geveleyip sanat
yaptıklarını sanmaya devam ediyor.
İsmi lazım değil bir kadın plastik
sanatçı ile sohbetimde, sanat objesi olarak tasarladığı bir ürünü; kanayan dil, vajina gibi açık bir yara olarak tanımlaması kanımı dondurmuştu.
Kendi cinselliğini hastalık, bedeninin bir kısmını yara olarak kabul eden bu Sezen Aksu yaklaşımını daha birçok çağdaş
sanat işinde görmemiz mümkün. Bu olumsuz cinsel kimliklerin kangrenli halleri
içinde sanat nasıl şifaya dönüşür? İşte asıl sorumuz bu olmalı…
Köşe dönmeci, illa ünlü olmaya takık, Sezen Aksu fotokopileri, kendilerine
kazıdıkları yollarında, sadece yerel kalmak durumundalar; çünkü Dünya Sanat
Simsarları onlara oryantal bir baharat olma hali biçmezse, bakınız Elif Şafak, bakınız Orhan Pamuk, başka da bir şansları yok.
Sanatın kutsiyetini
reddetme Holiganlığı ve Hipster’lığını bir yana bırakırsak ki
ona da saygım hiç yok, şu müzikle ve plastik sanatla yalan söyleme halleri ya Sezen’cik ya Grup Vitamin olma halinden başka bir kapıya sizi çıkarmıyor. Politik
veya sanatsal Ajdar’ların bu hafif
dünyasında işi gerçekten sağlıklı üretimlerden geçenlerin sayısı da az değil,
ama onların borusunun ötebilmesi için şu toplumsal hastalıklardan kurtulmak
lazım. Kadıköy’den ucuz politika, çirkin söz, sarhoşluk ve uyuşturucu kafasını
övme halleri, boşunalık, şaklabanlık, kötü rifler, kötü müzik gustosu içermeyen
bir üretimi benimseniş Rock grupları
çıkacağı günü sabırsızlıkla bekliyorum. Lütfen üne, şana takık olmaya, cool olmak için saçma sözler yazmaya
azcık ara verin de kulağımızın pası silinsin…