3 Ağustos 2016 Çarşamba

Temas ve İncitme | Savaş Çağman

"Kâr'da mıyım zarar'da mıyım?" günlük hayat içinde hesapladığımız anlarda karşımıza çıkan bir soru. Kim kârda kim zararda? Kişi bu soruyu güvende olup olmadığını yoklarken sormaz mı? Kâr ve Zarar hesabı tamamıyla geçmiş hesabıdır. Geçmişi anımsama yani her türlü anımsama (smiti) insanı bir adım ileri götürmez. Olan olmuştur, olan mükemmelce olmuştur. Geçmişi anımsama, ölçme, biçme, tartma ve keşke'ler hiçbir işimize yaramaz. Durdurulan bu düşünce silsilesi, yeni bir düşünme tarzını da bize bahşedecektir.
Geçmiş bir hikâyedir; bizim hikâyemiz, yaşanmış ve şu günümüzü kurduğumuz bir kişisel öykü... Değiştiremeyeceğimiz geçmişle uğraşıp dururuz. Ama aslında tek hazinemiz şu an'ımızdır. Geçmişin gölgesi hayatımızı kapladığı sürece ışık almamız güçleşir. Ne gelecek, ne geçmiş, sadece şu an; yavaşça kabul etmemiz gereken... Ve incitmeden kendimizi seviyor muyuz? Buddha "Kendini gerçekten seven, başkasını incitemez" der. Şu yeni çağın sakıza dönüşmüş virti "kendini sev" aslında bir zorunluluk olarak dayatılıyor. Zorunlulukta da şiddet vardır; kendimizi incitmeden sevmeyi öğrenmemiz gerekir. Kendini incitmeyen, başkasını da incitmez. Kendimize olan sevgimize bir göz atalım bugün, ne kadar samimiyiz, ne kadar içten seviyoruz? Bu iki küçük çalışma Karma'nın bağlarından kurtulmanın ilk adımları olabilir.
Geçmişe temas ve kendini incitme, eğer sıyrılmayı başardığımız duygularsa varacağımız menzilin yoluna çıktığımızı söyleyebiliriz; varacağımız menzilse her zaman Bir olanın sonsuz huzuru olsun...