12 Ekim 2017 Perşembe

Ton Hakkında Serbest Çağrışımlar | Savaş Çağman

Uzun yıllar karşıma çok çıkan, hatta bir keresinde işten ayrılmama neden olan şu “Kızılderililer Türk’tür” tartışması ile uğraştım. Tüm Kuzey Aysa halkları ile kültürel öğe benzeşmesi dışında Amerikan Yerlileri (Kızılderililer) ile Sayan-Altay toplumları veya diğer Türk Halkları arasında bir bağ göremedim. Şimdi buna Q Haplogrup ile genetik bazı doğrulayıcı kanıtlar gelmiş olsa da tartışma sürüyor gidiyor. Öncelikle Kızılderili Dilleri diye bir şey yok çünkü kıtada 500’ü aşkın dil ve 25 dil ailesinden söz edebiliyoruz. Bu dil ailelerin de birbiriyle alakası Dravid dili olan Tamilce ile Ural-Altay dili olan Estonca ne kadar yakınsa o kadar yakın.
Neredeyse tüm Amerikan Yerli Dilleri fonolojik olarak ve dilbilgisi olarak Ural-Altay dillerine benzemese de, en önemli ayrım Tonlu Diller sınıfında oluşu, yani aynı Çin-Tibet ve bazı Afrika Dillerinde olduğu gibi.
Ton nedir? Ortak kelimeleri ayırmak için onlara belirli müzikal bir tını vermek diyebiliriz en basit biçimi ile. Tek heceli Çince’nin bir müziği anımsatan ritmini hepimiz biliriz. Çincede bir kelimeyi tamamen farklı bir anlama götüren 4 ton bulunmaktadır. Bu tonlar; bas, tiz, düşen ve yükselen şeklindedir ve kelimeleri vurgulu hale getirir.
Bu çok eş anlamlı olma durumu Klasik Çin Edebiyatında, kimsede olmayan bir söz oyunu yapma sanatını da doğurmuştu. Yuen Ren Chao (1892–1982) ismindeki Çinli şair, Klasik Çince kaleme aldığı “Bay Shi’nin Aslan Tarafından Yenilmesinin Hikâyesi” isimli eserinde 92 karakterle bir pasaj kurdu ve bu tüm kelimeler shi sesini verecek şekilde tasarladı. Bu eserde, “Aslan şairi taş kulübede yedi” kelimesinin Çince yazılışı施氏食獅史 iken, bu “Shī Shì shí shī shǐ” olarak okunmaktaydı. Çince’nin içerdiği tüm tonları kullanarak kurulan bu tümce, sadece ton değişerek her şeyin değiştiğine çok güzel bir örnektir. Bu özellik şu an konuşulan Amerikan Yerli Dilleri ve Çin-Tibet dillerinde devam eder, ama tarihin hiçbir devrinde bir Ural-Altay dillerinde görülmemiştir.