19 Ekim 2017 Perşembe

İlişkilerin Yalın Kuralı Almak ve Vermek | Savaş Çağman

Bugün, Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümünde şiir dersimizin çok değerli hocası sevgili Abidin Emre, bir Bilge Karasu paylaşımı yaptı Facebook’ta. O kadar ilham vericiydi ki, gün boyu aklıma takılı kaldı. Çizimden ve zorunlu okumadan artan şu akşam vakti, yazmam gerektiğini düşündüm. Ustamız, gönül rehberimiz Bilge KarasuGeçmişimizi özümlemesini öğrenirsek andaçları savurabilir, anıları bir kıyıya itebilir, ilişkileri -gerektiğinde- koparabiliriz diyordu.
Andaçlarımız yani ajandalarımız ne kadar yığılı değil mi? Amaçlar, kariyer, başarı, hedefler? Bazılarımız adeta ajandamızın askeriyiz. Oysa ustamın da işaret ettiği gibi, bazen ilişkileri koparmak, kendi içsel bağlarına güvenmekten geçiyor. Manevi ihtiyaçları dâhilinde birçok yol arkadaşı ile yolum kesişiyor. Ama en başından biliyorum ki, onlar amaç tükenince uçup gidecekler. Çoğunda benim onlara yetebildiğim süreç tamamlandığında adeta ellerini sildikleri bir havlunun durumuna düşerim. Benim de hayatta belki de bir imla işaretinden öteye gidemeyen izim de bu olabilir. Burada bir bencillik yoktur. Çünkü yanında kustuğunuz kişi ile hastalığı özdeşletirebilir, bir daha o ana, o anıya dönmek istemeyebilirsiniz. Yol boyunca buna alıştım doğrusu. Bu da yaptığım hizmetin yan ürünüdür diyorum, başıma da gelmeye devam edecek. Bilir misiniz iyileşme süreçlerini asla paylaşmadığım onca insanın çoğu süreç tamam olduğunda tümden hayatımdan çıktı? Dediğim gibi illüzyona kapılmamak lazım, baştan buna hazırlıklıyım, hepsinin canı sağ olsun.
Yalnız tek bir şey var önemli olan, o da en önemli evrensel yasa; Alma-Verme Yasası. İlişkilerin türü ne olursa olsun, anne-baba, kardeş, dost, sevgili, iş ortaklığı muhakkak bu yasaya uymalıdır. Bu yasa basitçe şunu der; aldığın kadar ver, verdiğin kadar al… Çünkü bu şekilde hak yemeyiz, bu şekilde kötü karma yaratmayız. Doğanın dengesi bu şekilde kurulmuştur, bir yan ağır bastığında muhakkak rahatsızlık oluşur. Bu bir çıkar ilişkisini, her şeye fiyat biçmeyi anlatmaz, yanlış anlaşılmasın. Ne oldu şimdi karşılıksız olana? diyenleri duyuyor gibiyim. Karşılıksızlık muhakkak hizmete kendini adayanı tüketir. O kişilerin verdiği kısım karşılıksızsa kendine aldığı kısmı yaratmalıdır. Yardım veriyorsa, yardım almayı kabul etmelidir ki bu dengedir.
İlişkileri bu denge üzerine kurmak lazımdır. Bir dost sizi sadece bir şeye ihtiyacı olduğu için arayıp, sizin ihtiyaç duyduğunuzda yok mudur? Bu kişi dost mudur? Dostluk bu mudur? Alma-verme Yasası büyük bir nezakettir, manen bir karşılıktır. Uygulanmadığında sadece kabalığı oluşturur. İşte o zaman yani ustamın dediği gibi gerektiğinde, o ilişki koparılmalıdır. İşte onlar bunu küs olmak, alınganlık zanneder. Oysa bu kabalığı hayattan çıkartmaktır sadece. Ajandalarının köleleri, hayatı çok kutsayan ya da yerin dibine sokanlar, evet siz aşırı uçlar, unutmayın bir noktasınız. Bir nokta, ki tüm evren onun çevresinde dönüyor, bir nokta evet, ufacık ve önemsiz.