Ahval kötü, gidişat berbat, biliyoruz derinen... Evet,
gündem karışık, aklı başında olanlar, eğitimi olanlar, duyarlılığı olanlar,
gündemi takip edenler durumdan rahatsız; ki bu da doğal. Hemen her gün Facebook’tan bir haykırış yükseliyor, Twitter yıkılıyor ve bunun gibi şeyler.
Bir şey yazmıyorum, yorumum suskunluk, benim gibileri de var sonuçta.
1958 yapımı, Richard Brooks’un yönettiği bir Tennessee
Williams uyarlaması olan “Kızgın Damdaki Kedi” filminden bir replik aklıma
düşüyor. Liz Taylor, Maggie rolünde ve
eşi rolündeki Paul Newman’ın onunla
cinsellik yaşamadığı için hamile olmasının imkansız olduğunu haykıran yengesine
“Herkesin aşkı sizinki kadar gürültülü olmayabilir” diyordu… Evet, bazılarının
feryadı, acısı, sizin yaygaralı ağıtlarınızın gibi olmayabilir. Bazısının yası
sadelik ve sükun içindedir; ki bunun da siz görmeseniz de bir erdemi var.
Biz susanlar, yasını sessizce tutanlar, bu kötülüğün
içinde hala az da olsun erdem arayanlar en kaba saba biçimde suçlanıyoruz; “Bir
de çok okumuş, çok bilmiş, çok spiritüel ve çok enteresan insanların bir o
kadar çok sessizliği midemi bulandırıyor. Neyse ki faşizm onların da kapısında,
daha ne kadar Farkındalık’la boka
batacaklar ki?”
Komünist bir arkadaşım “siz Anarşistler’in sonu bu zaten, az yaşlanın hemen Spritüalizm’e sarılırsınız” demişti.
Belki de haklıdır. Kapımıza gelen Faşizm’e
hazır olmamakla suçlanıyoruz ya? O zaman birkaç soru. Açlığa hazır mısınız? Acıyı
izlemeye hazır mısınız? Günlerce yürümeye hazır mısınız? Bir hapis köşesinde olmaya
hazır mısınız? Ölüme hazır mısınız?
Ben hazırım! O küçümsediğin dil uzattığınız manevi
çalışmam için tuttuğum oruçlarla açlığa hazırım. Tüm Hayat’ın varlık
düzleminde, acı dolu olduğunu, buna tanıklık için var olduğuma uyandığım için Acı’ya
hazırım! Günlerce yürümeye hazırım, o küçümsediğiniz Asana’ları uyguladığım için! Hapsedilmeye hazırım, çünkü orada
kalbimin kalesi içinde tefekkürle durabileceğimi bildiğim için! Ölmeye de
hazırım! Çünkü bana verecekleri hiçbir acı özümdeki hayat monad’ını incitemez, bedenimi parçalasalar da o öz ölmez,
yeniden doğar! Peki, siz neye hazırsınız? Uçak biletine mi?
Aslında andığınız o şiddet sözleri ile sizden olana
şiddet uyguluyor, o Kötü’nün ortağı
oluyorsunuz. Onun silahıyla savaşırsanız ondan farkınız kalmaz ki. Biliyorum,
hayalciyim evet, silahsızım evet ve ben yenildim, aynı sizin gibi! Bu kabul
içinde güçlüyüm, o yüzden ben fethedilmem, öldürülmem, yok edilemem!
Soya sütlü Caffe
Latte’nizi alıp, Cihangir sokaklarını
arşınlayıp ona buna dil uzatarak bir hayat geçirirken, içi boş sloganlarınızdan
vaktiniz kalırsa, azcık bunu düşününüz, olur mu? Son küçük bir not Nihilizm daha soğuk iklimlerde daha
diri durur, burada çürüyor…