Hayat Ağacı’nın kutsal imgesi altında çiçek açan
Kabala Bilgisi, sadece Yahudi Halkı’na verilen (ezoterik) gizli bir bilgi
olmaktan çıktığı son iki yüzyılda birçok insana, tıpkı bana olduğu gibi esin
vermiştir. Kabala Bilgisi’nin, Melek Raziel’in Adem’den sakındığı
kitabında yazılmış olduğunu kabul etsek de, Yahudilerin Eski Mısır sürgününde
öğrendiklerini, ve Neolitik Çağ’dan bile eski zamanlardan ve belki de daha da
öncesinden arınarak gelen Şaman Bilgisi’nden de izler taşıdığını
görebiliriz. Bu izlere ustam ve gönül rehberim Yudelove da işaret
etmektedir. İster Antropolojik ister Hermetik, ister Ezoterik çözümlemeleri ve
onların yorumlarını seçelim, Kabala tıpkı diğer Spiritüel Ekoller gibi,
insan bedenine ve var oluşuna dair ilginç tümceler kurmaya devam etmektedir.
Aynı Wu Şamanizmi, Taoizm, Tengricilik, Samkhya
ve Hermetik Felsefe’de olduğu gibi, cisim olmayan Tanrı (veya Tanrısal
Olan, ya da İlk, Bir, veyahut Hiç) her şeyde görünür olmak ve her şeyi görünür
kılmak için bir simge şeklinde karşımıza çıkmak zorundadır; çünkü cisim olan
bizler cismani olmayanı bu simgeler olmadan anlayamayız. Soyut Tanrı, et ya da kandan
değildir. Hiçlikten kaynaklanır ve cisim olan bizler aynı Patanjali’nin
anlattığı gibi onu anlamak için, onu ikame eden bir şekil uydurmak zorunda
kalırız. Şeklin şemalin debdebesine kapılanlar gönül hanelerinde putperest
olurlar, bu konuda şekil dediğimiz Put’un bir suçu yoktur; ki zaten o Put
insan tarafından Bir olanı ikame etmek için yaratılmıştır. Şu an
yeryüzünde Tektanrıcı olduğunu savunsa da içi boşalmış bu anlam yüzünden Putperest
haline gelmiş olan Din maalesef pek çoktur.
Peki, bu çalışmalarda neden Tanrı imgesi gerekli veya illa gerekli
mi? Tanrı veya Birlik yapacağımız çalışmalarda bir geri dönme,
bir dayanak, bir Kök noktasıdır. Kök noktalar, imajine etmemiz, tekrar
programlamamız, yeniden başlatmamız için gerekli olan noktalardır. Kök
Noktaları duygusal tabanlardır. İade etme, silme veya yeniden programlama
çalışmalarında ritüel olarak tekrar etme ve odaklanma için bu imgeleri
kullanırız. Tanrı sadece bir ikame sözcüğüdür, anlattığı her şeyin Bir
olduğundan başkası değildir.
Yeni Binyıl hokus pokusçularının bu çalışmalarda es geçtiği de işte
budur; o yüzden Yoga, Batı’da bir spora ve esneme bilimine dönüşmüştür.
O yüzden Kabala çalışmaları maddi dünyada ün, para şöhret kazanma
sihrine, öbür ismiyle Secret’a kaynaklık etmiştir. Çünkü ritüel
unutulmuştur. Ritüel çok ama çok önemlidir. Çünkü binlerce sene aynı şekilde
aynı zamanda, hiç değiştirilmeden yapılagelendir; bu yüzden siz buna katılınca
bir bütünlüğe katılır ve bütün olursunuz. Doğu’nun Bilgeliğinin veyahut Şamanizm’in
sertifika programları ile bilmem kaç bin lira ödeyerek öğrenileceğine
inanmıyorum. Ritüele katılmamış, pratik etmemiş, deneyimlememiş Yaşam
Koçları’nın kendilerine bile faydası olmayan kayıp insanlar olduklarını,
danışanlarının da yolda kaybolmasına neden olduğunu düşünüyorum.
Ritüel bize harfi harfine uygulanması gereken, o kültürün doneleri
ile karşımıza çıkar. Samkhya Sanskritçe, Tao Klasik Çince, Kabala İbranice ile
tınlar. Töreni o lisanla telaffuz etmek binlerce yıl yapıldığı şekilde yapmak,
binlerce yıldır dua edilen bir tapınağın aura’sının gücü gibi bizi o spiritüel
enerjiye dâhil eder. Bu bizi bütünle tanıştırır. Çalışmanın malzemesi olan
orijinal dildeki metinlerin anadilde anlamlarını içselleştirmek de lazımdır,
yoksa yapılan çalışma içi boş bir putperestliğe dönüşür.
Peki, aslında sorularımızın yanıtı nerede? Yanıtların delili ne? Her
gün yüz yüze geldiğim ve şükrettiğim tüm bu görünenler âlemi, benin için Delil’dir.
O delile bakarak ortak bir kavram kullanmak adına Allah, Tanrı
veya Rab demeyi tercih ederim, ama her defasında kalbimde onun bir cisim
olmadığını anımsayarak. Kelimenin gerçek anlamı, başkasının zihninde
canlandırdığı anlam yüzünden aşınmaz. Her duamı “rehberliğini ve
öğretmenliğini bizden esirgeme” diye bitirdiğim için onun isimlerinden
öğretmen anlamına gelen İbranice ve Aramice, Rab kelimesini tercih
ediyorum, belki de bu hayatta en çok onun öğretmenliğine ve yol arkadaşlığına
ihtiyacım olduğu için.
Peki, tüm bu çalışmalar ne işe yarar? Kutsal Vahiy’in ki ben
bu vahyin Hallac-ı Mansur’un yüreği, haberci Melek Cebrail olarak kabul
etmesindeki gibi, yürekten yüreğe olarak kabul ederim, İnsan’a ulaştığı ve ona
esin verdiği en eski çağlardan bu yana Rab ile Kişioğlu arasında
bir aktin varlığından söz edilebilir. Akit, insanın bu hayatta varlığını
onurlandırır, ona boşu boşuna olmadığını anlatır. Rab ile Kişioğlu
arasındaki sözleşme, bizim bütün içindeki var oluşumuzu, işe yaramamızı,
mutluluğumuzun altını çizer; ki hayat bir akıştır, değişimler nehridir ve biz
spiritüel çalışmalar ile bu değişimler nehrini izlemeyi, paniklemeden, zarar
vermeden, kötü karma yaratmadan, şefkatle ve aşkla yaşamayı öğreniriz. Akit
organiktir ve yaşamımızda doğum anımızdan itibaren yıldızların gökteki izleri
ile kendini gösterir. Bu akit’e şükretmek önemlidir ve bu onurlandırma
gerçekleştiğinde, aslında ifa edilenler Rab’a değil, kılan kişiye yararı olan
bir dizi çalışmadan ibarettir. Bu çalışmalar, törensel ayinlerden ibadetlere,
meditasyon’dan dua’ya dek birçok şekle bürünerek karşımıza çıkar. Hiçbirine Rab’ın
ihtiyacı yoktur, ama bu çalışmalara bizim ihtiyacımız vardır; ki buralardan
ruhsal ve bedensel sağlığımızı tesis ederiz.
Spiritüel Çalışmalar’ın özü anlamaya, Kök’e yöneliktir. Size
bir unvan, rütbe vermez, omzunuza apolet takmaz. Ki bu çalışmalarda yükselmek,
aslında alçalmak, yerle yeksan olmak ve bütünlüğe ulaşmaktır. Derece almış
mistiklerin gurura kapılanları tabi ki olur. Onların yolunda kaybolmak da
mümkündür. Uyanık kalmak, ilk kurtarıcın da kendi yüreklerimizin sesi olduğunu
anlamak hayatımıza özlediğimiz en büyük şifa olarak bizlere geri döner.