Sanat, sanat ah
sanat! İnsanların dilinde epriyip duruyor. İsmimizin önüne yazar, ressam,
heykeltıraş yazıyoruz, ama aslında sanatkârız, sanatçıyız, alt başlıklarından
bağımsız olarak. Sanat erbabı hangi konuda olursa olsun malzemesini değişse de
sanat üretendir. Bir refleks olarak sanat üretenlerin hem yazdığını, hem
çizdiğini, hem müzikle uğraştığını görüyoruz şu an çağdaş sanat arenasında. Bir
ressamın aynı anda enstalasyon yapması, video üretmesi ve heykel yapması da
ondan bekleniyor. Neden? Çünkü contemporar
yani çağcıl/çağdaş sanat içinde sanatsever, sanatçının yolculuğunu görmekten
haz alıyor. Sanatçı da beden, ses, boya, katı cisimsel materyal, teknolojik ve
yahut sadece kavramdan materyalden biçtiği sanatını sunarken, deneyimini de
deneyimletiyor.
Gelelim Sanatbazlar’a, hem dünyada hem ülkemde
onlardan çok var. Ayırdına varmak çok kolay bir Sanatbaz’ın. Nasıl mı? Ürünüyle değil kişiliği ile mi gürültü
koparmaya çalışıyor? Ona sanatı sorulduğunda Pazar çığırtkanı veya bir komedyen
gibi mi davranıyor? Popüler olmayı, Star
gibi davranmayı mı önemsiyor? Malzemesini deneyimlemiş sanat tarihi içinde bir kesitten
kopyalamış mı? Sadece bir sanatsal alanda mı üretim yapıyor? Taklitçi mi?
İstifçi mi? Özgün mü? Sanatla gözbağı, hokkabazlık yapan mı? Aynı cambaz
kelimesinin çözümünde, özünde canıyla
oynayan tanıtı olduğu gibi sanatla
oynayan mı?
Sanatşinas olmak, duygu olarak hep sanat aşığı olarak, onu tanıyan
bilen, ona değer veren kelime anlamının dışında Sanatçı ve Sanatbaz
olandan hariç bir durumu da anlatmakta. Sanatın içi boşaltılmış,
anlamsızlaştırılmış, bir apolete veya gösteriye dönüştürülmüş halin değil, onun
manevi köklerini, tözünü, değiştiren ve kuran yanlarını öne geçiren
heveslilerinin çoğalması dileğiyle Sanatşinas
olmaya devam etmeyi umuyorum.